Atatürk ve Cumhuriyet’imiz
Çok değerli Dinarlılar sevgili hemşehrilerim sizden naçizane ricam 28 Ekim Cuma günü gecesi evlerimizi ve işyerimizi bayraklarla donatalım ve bu sevincimiz çocuklarımıza da örnek olsun ve bu sevinci yediden yetmişe her beraber yaşayalım.
Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet bizler için ayrılmaz iki kavramdır. Biliyoruz ve inanıyoruz ki bugün hiçbir dünya gücünün egemenliği altında değilsek medeniyet ve çağdaşlık yönünden hiçbir toplumdan geri kalmıyorsak bu yaşama kalitemizi bütün milletimizi ve vatanımızı bir arada tutan Cumhuriyet’e borçluyuz.
19 Mayıs 1919’da Samsun’dan başlayan yeni bir Türkiye kurma savaşı pek çok engele rağmen Atatürk’ün dehası ve milletin azmi ve bağımsızlığa düşkünlüğü sayesinde başarıya ulaşmış ve sonucunda bağımsız ve milli egemenliğe dayalı bir Türkiye Cumhuriyet’i kurulmuştur. Mustafa Kemal bu uzun yolcuğa başladığında Yunan ordusu İzmir’e girmiş kısa bir süre sonra da İstanbul İngilizler tarafından işgal edilmiştir. Padişahın ve İstanbul hükümetinin bu ihanete varan sessiz tutumları karşısında Türk Milleti sessiz kalmamış Mustafa Kemal önderliğinde adeta tek vücut olmuştur bu birleşme birlik ve beraberlik sayesinde Cumhuriyet’in temelleri atılmıştır.
Çok kanlı çarpışmalar sonunda 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz ile başlayıp 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir’de Yunan Ordusu’nun denize dökülmesi ile Milli Mücadele’nin silahlı dönemi sona ermiştir. Bu zafer Türk ulusunun yenilmez azmini ve iradesini ortaya koymuştur. Fakat bu savaş Ulu Önder’e göre milletin muasır medeniyetler seviyesine ulaşabilmesi için yeterli değildi. Ulu Önder hiç zaman kaybetmeden ulusun çağdaşlaşma yolundaki yolunda ki ilk adımını başlattı önce 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırıldı ardından 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanı da Türk Milleti ulusal egemenliğe dayalı yönetim sistemine geçmiştir.
Cumhuriyet, belki de Mustafa Kemal’in düşündüğü çağdaş, medeni, güçlü ve dünyada sözü geçen bir ülke olabilmenin ilk ve tartışmasız adımı olarak verdiği karardı. Çünkü teklifi üzerine TBMM tarafından “Yaşasın Cumhuriyet” sesleri arasında kabul edilen cumhuriyet sonrası Cumhurbaşkanı olarak Çankaya’ya çıktığında, “Görevimi tamamladım” düşüncesine kapılmamış, tam aksine, gerçek devrimlerine ve Türkiye’nin her alanda ilerlemesi adına girişimlere başlamıştır.
Cumhuriyet dediğimiz bu yüce eser, Atamızın önderliğinde binlerce şehit ve gazinin canı ve kanı ile hayata geçebilmiştir. Bizi ayakta tutan laik, demokratik ve tek bayrak altında yaşama özgürlüğümüzün iç ve dış düşmanlar tarafından sarsılmasına, sendelemesine, yıkılmasına asla izin vermemeliyiz. Bunun için de, çağdaş eğitim sisteminden en iyi şekilde yararlanmış, kendini yüksek kültür ve sanat anlayışıyla yeterince donatmış, aklını ve yüreğini ülkesinin ve halkının hayrına kullanmak üzere bilemiş olan gençliğimize büyük görev düşüyor.
Yazıma burada nokta koyarken Ulu Önder ve onun yüce silah arkadaşlarını rahmetle anıyorum gazilerimize ise şifa diliyorum.
Saygılarımla KONUK YAZAR