MUTLU MUTSUZ OLSADA ANILAR HERZAMAN HATIRLANIRVİRÜS HASTALIĞI DÖNEMİNDE MUTLULUK YAŞANIYORMU?Elbette bu hastalığa yakalana kişinin tüm ailesi ve yakınları bir anda mutsuz ve üzüntülü oluyor. Hele ki hayatını kaybeden olursa yas tutulmaya başlanıyor. Ama hastalıktan kurtulup sağlığına kavuşunca MUTLULUK yaşanıyor. Çocuklarını mutlu görmek insanı da mutlu ediyor. Ramazan ayının 15.ci günüydü karım 8 yıldır oğlumun yanında kalıyordu. Gelinim Şadiye genç yaşta vefat edince ortada kalan 3 toruna bakmak onları yedirip içirmek ve okullarına gönderecek bir kişiye ihtiyaç vardı. Oğluma hayırlı bir eş de daha bulamadık. Bulduklarımız türlü türlü bahaneler gösteriyor kimi çocukları var kimi üvey analık yapmam diyor. Kimi devlet bana maaş veriyor maaşım kesilir diyorlardı. Babaanneleri de mecburen onların yanında kalıyor işe giden oğlum her sabah benim için gönderilen yemekleri bana getirip bırakıyor.Yıllar böyle geçti geçmeye de devam ediyor. Her yalnız kaldığım dört yoldaki evde kendi işimi kendim görüyor bu yıl zaman içinde 2-3 defa büyük oğlumun ve Ablamın yanlarına ramazan ayını geçirmeye gittim. Bu son iki yıldır bir yere gidemiyorum. Çünkü şu kahrolası Virüs diye bir hastalık tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de aldı başını gidiyor. TV. Den izlediğimize göre binlerce kişi yakalanıyor her gün 300-400’ler gibi 3 haneli vefat haberleri söyleniyor. Vatandaşa ağız ve burunlarını örten maske takmaları kişilerle tanıdık, yakın uzak akrabalarla temas etmemeleri söyleniyor. Ama bu insanları ben bir türlü anlamıyorum. Bu hastalığa yakalanan binlerce kişi ve yüzlerce vefat haberlerini duyuyorlar da neden Sağlıkçıların korunma kurallarına uymuyorlar acaba diye kendi kendime düşünüyorum. Oğullarım gibi birçok kişi çalışmak zorunda. Çünkü ev geçindirmek için nakit destek gerek. İşveren bir gün çalışmayanın maaşını keserken nasıl işlerinin başına gitmesinler. Bu yüzden bu hastalığa yakalanan kişiler çok.2-3 yakınımda tutuldu büyük oğlum, büyük ağabeyimin gelinin ve can arkadaşım Hüseyin de yakalandı. Karantina altında çok şükür atlattılar. Devlet bazı yasaklar ortaya koyuyor ama aldıran yok ki. Çok kişiler para cezası yiyor. Böyle çalışmak zorunda olanların haricinde keyfi yasaklara uymayanları eğlence peşinde koşanları, kumar düşkünlerini izliyoruz. Yedikleri cezayı hak ediyorlar. Aslında yazılan bu cezayı artırmak gerekir ceza dediğin caydırıcı olmalıdır. Büyük şehirlerde şehir içinde taşıma araçları belediyelere ait. Diğer şehirlerde bu işi yapan belediyeler de var birçoğu da özel şirketlere veriyor. Belediye şoförleri yasaklara uyuyor ama diğerleri bir kaç lira fazla kazanayım diye araçlara çok kişi alıyor. Bu durumu Salıpazarı günü araca binenler veryansın etse de otobüs tıklım tıklım dolu gidip gelmeye devam ediyor. Toki ye gidenler hep şikâyetçi. Amma denetleyen yok. Küçük şehirlerde görevli zabıta ve emniyet mensuplar kişilerle hep tanış olması denetimi bu yüzden mi aksatılıyor bilemedim.3-5 gün sokağa çıkma yasağı ve iş yerleri kapatma bu işe çözüm olmaz bence. Çünkü insanlar yasaklara uymuyor ki çözüm olsun.1-2 ay sokağa çıkma yasağı gerekir. Çıkanlara büyük ceza olmalı. Devlet yardım ettiği esnafa yardımı bu bir iki ayda artırmalı. Açık tutulan market ve fırınlar kişilerin ihtiyaçlarını yollayıp veya gezici araçlarla temin edilmeli. Tanıdığım kişiler kapandıkları için şikâyet ediyorlar. Ben etmiyorum. Çünkü yazma ve okuma hastalığı bende var.Alışığım ben evde kapanma-ya.Bir Cuma günleri Allah kabul etsin camiye namaza gidip dönüyorum.O gün tanıdığım bir iki arka-daşımın yanına gider sohbet etmeyi de unuttum o işi de telefonla yapıyoruz.Ben alıştım hava almaya balkona evin önündeki küçük bahçe de yapıyorum.Balkona koyduğum 3-5 saksı içinde çiçek,Biber vsr.yetiştirip bakıyorum.Vaktimin çoğunu da bu akıllı makineyle geçiriyorum.Bazen yazıyor,bazen sayfamda gezinip mesajları cevaplıyor,ara sırada birkaç çocuk oyunları oynuyor en yüksek puan edinmeye uğraşıyorum.Bir zamanlar biz de çocuktuk elbette.Bu iki senedir hastalık nedeniyle şehir dışına da gidemiyorum.Ortanca torunum liseyi bitirince yüksek okulu kazanamadı.Benim yanıma gelerek bana arkadaş olurken kreş öğretmen ablasının isteğiyle on gündür onun yanına gitmişti.Ben de bu yalnızlığa tekrar başlamıştım.Ramazan ayımız gelince birkaç gün Toki deki eve oğlumun yanına gideyim şu yemek taşımayı sonlandırayım dedim.Oğlum işine gitmeye devam ediyor akşam iftar sonu odama çekiliyor TV izliyorum zira geceleri bu aletten uzak duruyor ara veriyorum.İki gözümden de ameliyat oldum ama hala zaman zaman yaşarıyor damlalar da fayda etmiyor artık.Eeee yaş seksene merdiven dayamaya başlamış artık genç değilsin ya.Gençliğimde ramazan da sahur da bir tencere makarnayı hoşafla yer oruç öyle tutardım ama şimdi artık yemek gitmiyor 3-5 lokma lokul, Katmer gibi yiyecek küçük bir bardak meyve suyu zorla sahur yapıyorum.Bu da Allaha şükürler ediyorum.Torunlarım bu geçen 8 sene sonrası elbette 8 yaş büyüdüler.İki kız torunumu nişan yüzüklerini ben taktım.Şu virüs kalkar veya azalır evliliklerini yaşarlar inşallah.Adımı taşıyan torunum da serpildi boylandı büyüydü Lise 1 de okuyor bu virüs namussuzu okumalara da ket vurdu.Uzaktan eğitime çalışıyor.Odamdan akşam yatsıyı kılınca bakıyorum ki babalı oğul şakalaşarak başlıyorlar boğuşmaya.Babaanneleri “bunlar her akşam böyle boğuşmadan yatamazlar” diyor.MUTLULUK NE GÜZELMİŞ!Hoş bana onların bu hali çocukluğumu hatırlattı. Ama Onlarınki gibi bu mutluluk çocukluğunu ben hiç hatırlamıyorum. Çocukluğumda baba oğul boğuşması, şakalaşma vsr varmıydı acaba?4 yaşıma kadar nasıl geçtiğini hiç bilmiyorum.Okul dönemi ve okul sonrasını da anlatılanlar öğrendim.Elife Ananın Çilesi romanımı öyle yazmıştım.Bu ramazan günü onların böyle samimiyetlikleri beni çok mutlu etti.Küçük yaşta gelin olmuş Aynur ablam bana hem ablalık hem annelik ederken evden uçup gitmişti.Aytekin ağabeyimle evin altındaki küçük odamızda Ninem (Babaannem) ve ağabeyim üçümüz kalıyorduk.Okula giderken çocukluk hatıramdan bunu iyi hatırlıyorum.Soba yok ocakta yanan odunlardan ısınmak için ocak başı beklerdik.Odunlar kor olduğunda mangala alır ellerimizi ısıtırdık.Akşam yemeği sonrası inerdik aşağıya odamıza yukarıda üvey anam 3 çocukları ve babamla kalırlardı.Onlar yukarıda mutlumuydu bilmiyorum.İçinizde çocukluk hatıralarını hatırlayan kaç kişi var acaba merak ediyorum.Büyük oğlumun yanına gittiğimde de onların bu mutluluk yaşantılarını görmüştüm.Biricik gelinimle ve 2 kızıyla daima şakalaşarak mutluluk tabloları yaratıyorlardı.Çok şükür oğlum da bu virüsü Allahın izini ile yenip atlattı.İstanbul’da ki Aynur ablam biricik eniştemi kaybettikten sonra da 5 çocuğu ile ve torunlarıyla mutluluk tablosuna devam etmeye uğraşıyor gittiğimde o tabloda bende yer almıştım.Şimdi torunum Ayhan ve oğlum Kaan ikisi de yeni bir tablo yaratıyorlar karşımda bende yine eski yıllarımı hatırlayarak onları mutlu bir şekilde izliyorum.Şükrediyorum Allahıma ne mutlu bana diyorum.3 ve 2 kardeş olan torunların da mutlu kaynaşmalarını görsem ne mutlu bana diyorum.Uzun zamandır beşi de bir araya gelmedi.İki oğlumun birbirlerine diyoloğu iyi.Eski yıllarda biz kardeşler nasıl yaşadık nasıl bir tablo yarattık acaba ?Şu virüs belası kalksın da gidip ağabeylerime ve ablama sorayım o günleri nasıl hatırladıklarını ve kaleme alıp yazıya dökeyim. 3-4 yaşımdayken Dağıstan dayımla ailecek çekilmiş fotoğraf var elim-de. Ona bakıyorum da bu aile tablosunda mutluluk izlemi varmı görülüyor mu kimler mutlu? Ağabeylerim ve ablam ve ben masum masum karşıya bakmışız. Her halde resim çeken bana bakın diye seslenmiş diye düşünüyorum. Hiç birimizde bir gülümseme yok çünkü. Babam annem sanki küs görünüyorlar zira babam nerdeyse arkasını dönecek vaziyette oturmuş. Belki de Dağıstan dayımın korkusuyla bu tabloda yer almış olabilir. Çünkü annemi boşayacağını duyan dayım onu vurmaya gelmiş ama annemin yalvarışları engellemiş. İşte bu tabloya bakıyorum da bir türlü annemin bu 4 çocuklu gençliğini, bize nasıl analık yaptığını nasıl yaklaştığını ailecek bir mutluluk yaşandı mı ben hiç hatırlamıyorum. Bilmem içinizde bu satırları okuyanlardan kaç kişi çocukluklarını hatırlıyorlar. Eşimin kardeşi Mustafa’nın küçüklüğünü hatırlamasına doğrusu şaşıyorum ona sen bayağı zeki doğmuşsun diyorum. Bazı anılarını sizle paylaşsam sakıncası olur mu bana o ve kayın biladerim kızar mı bilmiyorum.Kardeşi emzik emerken 2 güne bir emdiği emzik kaybolurmuş.Evi alt üst edip arayıp bulamazlar babası yeni bir tane daha alırmış.3-5 derken usanmış bir gittiğinde 5tane almış kayın nama “al bunları da kaybederse kes bu emme işini” demiş.Yaramaz o beşini de yok etmiş.Şaşıyorlarmış emekleyen bu çocuk sihirbaz mı da emzikler evden yok oluyor diye…Artık ağlasa da başka emzik yok ağla istediğin kadar derlerken emekleyen kardeşi evin bir köşesindeki tahtanın budak kısmı düşmüş o deliğe baka baka ağlıyor.Benim zeki hanımım “Anne bu emzikleri bu delikten atmış bak onun için ağlıyor açın şurayı inanmasanız bakın” demiş.Kayın peder rahmetli o tahtayı söküp bakmışlar ki tüm emzikler orda.Bir de doğum da ölen kardeşi hakkına bir anısı ve Mustafa yı bir dereden kucağında annesi geçirirken düştüklerinde kardeşimi öldürecek misin diye kucaklayıp taşıdığını anlatıyor da ben de şaşırıyorum nasıl bir akıl var bu hanımda diyorum. Ben niye hatırlamıyorum? Çocukluk günlerimizden hatırladığım bir de Üçlerce mahallesindeki evlerimizin önünde tüm erkekli kızlı arkadaşlarla oynadığımız koşmaca, Saklambaç,Köşe kapmaca,Birdirbir,Çelik çomak,Körebe vs. gibi oyunları oynadığımızı hatırlıyorum…Bir internet arkadaşım da ilkokul anılarının az bir kısmını yazmış zevkle okudum. Kendisine yazmaya devam et diye destek verdim. Birçok kişi ilkokul değil de ortaokul lise hatıralarını hatırlayan-lar belki çok olur. Ama çocukluk ve ilkokul hatıralarını hatırlayanlar içinizde var mı bilmiyorum. Gelin acı tatlı da olsa eğer hatırlıyorsanız yazın paylaşın. Yazamıyorum demeyin isteyen her kes okuma yazması varsa yazar. Bu hatıralar gelecek neslimizin büyük büyük dedelerimin, Ninelerimin anıları diye okurlar.İşte bu virüs nedeniyle Devlet 17 gün yasaklık getirdi. Birçok yeri kapattı. Torunumun çalıştığı çocuk kreşi de diğerleri gibi kapandı oda Dinara dönüyor. Onunla orada çalışan o kadar eğitimci şimdi ne yapacak burası özel olduğu için işveren maaş da ödemez Allah yardımcıları olsun. Elbette ki anne, babaları ve dedeleri varsa onlara bakar yardımcı olurlar. Bu arada Dikicili arkadaşım karantinadaydı Şükür o da Ahmet ağabeyimler de sağlıklarına kavuştu. Hüseyinin Kardeşi Hasan evin yakınına gelmiş beni telefonla aradı “Abi sen bizim ata dostu ağabeyimizsin bir ihtiyacın varsa almaya geldim ne olur söyle nakdi maddi ben yanındayım” diye söylendi. Allah razı olsun demek ki sevenim de var. Ev kalabalıklaşınca ben ortanca torunumla aşağı evde vaktimi geçirmeye devam edeceğim onun için şu 17 gün yasak başlamadan dört yola döndüm. Kâh yazıyorum kâh oyun oynuyor Ramazanı geçirmeye uğraşıyorum. Şimdi sakin kafayla yaz artık Ayhan ne yazarsan diyorum… Allah her dosta ve okurlara, yazarlara sabır selamet ve mutlu, sağlıklı yaşamlar versin diyorum.30.04.2021 AKRESİM ALTI YAZIMResimdeki büyük halam genç yaşta Ahmet eniştem vefat edince ağabeyimi kocamın adı diye evlat edinmiş. Resim için gelip bu tablo da yer almışlar. Dağıstan dayımın öfkesini belli etmemeye uğraşıyor. Fotoğrafçı bana bakın mı dedi de böyle bakıyorlar acaba? Ben dayım ve annemin arasında mutlu gözüküyor muyum gelin aşağıya yazılan anılara bir bakalım beğenirseniz sonuna kadar okuyun.Ayhan KalkanAraştırmacı Gazeteci Yazar
Dinar Haberleri
30 Nisan 2021 - 13:53
Mutlu Mutsuz Olsa da Anılar Hatırlanır
Elbette bu hastalığa yakalana kişinin tüm ailesi ve yakınları bir anda mutsuz ve üzüntülü oluyor. Hele ki hayatını kaybeden olursa yas tutulmaya başlanıyor. Ama hastalıktan kurtulup sağlığına kavuşunca
Dinar Haberleri
30 Nisan 2021 - 13:53
Ayhan Bey, Torunlarınız için yaptığınız fedakarlığı alkışlıyorum. Bulunduğunuz çağda nelere katlandığınızı tahmin edebiliyorum. Sizin gibi toplumun önündeki örnek insanlara Allah'ın güç ve kuvvet verdiğine inanıyorum. Sağlık içinde kalın Saygılarımla Hüsamettin Akçay Kocaeli