Konuk Yazar Hüseyin Durmuş’un Kaleminden……..Türk’ün romanı TürkülerdirTürküler bizi söyler yüzlerce yıldır, biz Türküleri… Türkü “biz”iz aslında; en sade, en yalın, en insan halimizle biz. Sevdalarımız, gurbetlerimiz, ayrılıklarımız, yoksulluk ve acılarımız kadar dualarımız ve beddualarımızı da Türkülere ısmarlarız. Türkü Anadolu insanının dilidir. İç dünyasının tecelli ve tezahürüdür…Yalnız dili değil, geleneğidir, tarihidir; geçmişi ve kültürü Türkülerde saklıdır bizim insanımızın. Öyle Türküler vardır ki; Sen konuşma ben meseleyi biliyorum der gibi değil midir? Ama Türküleri dinler iken hatıralarımızda beynimizde canlandırarak özümsemeliyiz.Bazen çok derin yaralar taşıyan Türküleri oyun havası formunda dinleyip oynamak hatıraya saygısızlık olur. Tüm gençleri Çanakkale’de şehit olduğu İçin 1900 doğumlu Tokatlı 15 yaşında çocukların askere giderken analarının yaktığı Hey onbelli onbeşli Tokat yolları taşlı ağıdında oynamak hiç hoş değil. Dedik ya hepsinin ardında bir yaşanmışlık var.Şimdide Afyon Emirdağlı Gülnaziğin ağıdını hikayesine kulak verelim ; Yunan’ın Afyon ve yöresini işgal ettiği zamanlarda meydana geliyor. Emirdağ’ın Suvermez köyünde dünyalar güzeli 15-16 yaşında bir kız var. Güzelliği dillere destan. Kızın güzelliğine bakan gözlerini alamıyor. Dönüp bir daha bakıyor. Zalim Yunan’ın işgal ettiği yerlerden birisi de Emirdağ’ın Suvermez köyü. Yunan askerleri köyde ne kadar ev varsa, ahır, samanlık, ekmek odası her yeri ararlar. Önemli ve değerli ne varsa savaş ganimeti olarak el koyarlar. Evlerinin birinde değerli hiç bir şey yoktur. Aile kıt kanat geçinen garip bir köylü ailesi. Tek varlıkları çocukları.İşte çocuklardan biri dünyalar güzeli Gülnazik. Adı gibi gül gibi bir kız. Daha 15-16 yaşında. Gülnazik’in ailesi Yunan askerleri kızlarına göz koymasın diye yufka yaptıkları ocağın bacasının içine gizli bir bölme yapar. Gülnazik o bölmenin içine gizlenir. Kızın bir hafta yeme içme ihtiyacı azık olarak yanına konulur. Kızın üzerinden duvar örülür ve saklanır.Duvar sıvayla kapatılır.Bir rivayete göre Kara imam lakaplı Hacı Arif yunan subayına bildirir. (İşgalci Yunan subayı ocaklığa girdiğinde bakar ve ocağın önü yeni sıvanmış olduğunu görerek yıktırır ocağı).Gizli bölmenin içinde altın mal mülk beklerken dünyalar güzeli Gülnazik’i görünce kıza aşık olur. Kızın güzelliğinden Yunan komutan neredeyse yere yıkılacak.Dizlerinin bağı çözülür. Aile şaşkınlık ve panik içinde gözyaşı dökmeye başlar. Yunan komutan dünyalar güzeli Gülnazik’i kolundan tutar ve yanında götürmeye karar verir. Kıza aşık olmuştur. Gülnazil bir yandan anası, babası, kardeşleri diğer yandan feryat figan çığlıkları duvarda yankılanır.Ama Yunan komutan hiç birine aldırmaz Gülnazik’i kolundan çekerek sürükleyerek alıp götürür. İlk fırsatta kızı Yunanistan’a gönderir. İşgal biter Yunan arkasına bile bakmadan kaçmak zorunda kalır. Kaçarken arkasında ne varsa yakıp yıkar. Yakılan yıkılan her şey onarılır.Ama Emirdağ’ın Suvermez köyünde Gülnazik’in ailesinin dünyalar güzeli Gülnazik’in kaybının telafisi yoktur. Aile yıllarca kızlarının hasretiyle yanıp tutuşur. Derken yıllar geçer. Yunan subay kaçırdığı Gülnazik ile evlenir. 3 çocukları olur. Bir süre sonra Yunan subay hayatını kaybediyor. Gülnazik vatan ve aile hasretine daha fazla dayanamaz. Savaş ganimeti olarak kaçırıldığı Yunanistan’dan bir gemiyle Türkiye’ye doğru denize açılır. Gülnazik, gemide ailem bu çocuklar Yunan diye kabul etmezler düşüncesiyle çocuklarını denize atmayı düşünür. Ama bir türlü buna cesaret edemez. Gece hava karardığında yanında çocukları ile dışarı çıkar.Gözlerinden sicim gibi yaş gelir. Yüreği yanar ama yinede çocuklarını Ege’nin karanlık sularına bırakacaktır. Bu anlayan çocuklar Gülnazik’e yalvarmaya başlar. “Ne olur yapma anne. Anne atma bizi denize, götür bizi Türk dedemize” diye yalvarırlar. Gülnazik kafasına koyduğunu yapar çocuklarını bir bir denize atar. Ege’nin karanlık sularında çocukların çığlığı birkaç kez kulaklarında yankılanır. Bağrına iki elini bastırarak kaçarak uzaklaşır. Sonra aşağıda da yer alan ağıdı yakar. ATİNA TÜRKÜSÜ Otomobil boyandı Atina’ya dayandı Allı kızı görünce Kafir Yunan dayandı. Ah turnam allı turnam Ben Atina’da durmam.Atina’nın hamamı İçindedir dumanı Kimsecikten şüphem yok Öldürsünler imamı. Ah turnam allı turnam Ben Atina’da durmam. Yumurtanın sarısı Yere düştü yarısı Atina’ya gideli Oldum Yunan karısı. Turnam al beni turnam Ben Atina’da durmam. Top zülüfler yanımda Tecellim var alnımda (Tecelli-Alin yazisi) Çocuklarım sorarsan Balıkların yanında. Turnam al beni turnam Ben Atina’da durmam. Atina’nın üzümü Ben tutmadım sözümü. Çocuklarım atarken Yumdum iki gözümü. Turnam al beni turnam. Ben Atina’da durmam. Yumurtanın kulpu yok Gözlerimde uyku yok Çek kayıkçı kayığın Yunanlıdan korkum yok. Ah turnam allı turnam Ben Atina’da durmam. Atina’nın urganı Kalın olur yorganı Üç çocuğumu sorarsan Balıkların kurbanı. Turnam al beni turnam Ben Atina’da durmam. Gülnazik gene de memleketinde çok sıcak karşılanmaz.Yunan karısı gözüyle bakılır.Dayanamaz ve intihar eder. Arkasında acıklı bir hikaye bırakır. Birde bu ağıdı. Ama işgüzarın biri bu ağıttan şen şakrak bir türkü çıkartmış. Her yaşanılan böyle böyle nesilden nesile aktarılır.En güzel hikayelerin en güzel kahramanları olmanız temennisiyle… Kalın Sağlıcakla….Hüseyin Durmuş Sağlık Eğitimci /Tıbbi Teknolog
Dinar Haberleri
11 Şubat 2021 - 13:37
Türk'ün romanı Türkülerdir
Dinar Konuk Yazar Hüseyin Durmuş’un Kaleminden…….. Türk’ün romanı Türkülerdir Türküler bizi söyler yüzlerce yıldır, biz Türküleri… Türkü “biz”iz aslında; en
Dinar Haberleri
11 Şubat 2021 - 13:37
İlginizi Çekebilir
Destanlar bir ulusun değer yargılarını içeren efsanelerdir.Temeli gerçeğe dayanır ama zaman içinde halkından beslene beslene gelişir.Destanlar genelde ulusaldır.Birer küçük destan olan türküier yerel özellikler taşır.Zaman içinde yapılan eklemeler onlara ulusal bir içerik de kazandırabilir. Türkülerimizi iyi anlamalıyız çünkü bizi anlatır.Özlemlerimiz,değer yargılarımız,ahlak anlayışımız,yaşama bakış açımız türkülerimizde gizlidir. Anlatılan öyküyü ilk kez yazından öğrendim.